5 Ramazan 1441

Fotoğraf: Merve Betül Gökçe 

Es selamu aleykum, 

Bugün ayetlerde de Tevbe suresinden devam ediyoruz. Paylaşmak istediğim bu ayetler, Huneyn Savaşı esnasında ordularının gücüne ve büyüklüğüne güvenen müminlerin henüz savaşın başında yenilgi tehlikesiyle karşı karşıya kalışından ve sonra Allah’ın izniyle galip gelişinden bahsediyor. Daha detaylı bilgi için: Kur’an Yolu, Tevbe 25-27 tefsiri. Linkten ulaşabilirsiniz: https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Tevbe-suresi/1260/25-27-ayet-tefsiri

5 Ramazan 1441

لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَوَاطِنَ كَث۪يرَةٍۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍۙ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَـثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْـٔاً وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِر۪ينَۚ

“Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz.” 

Şu ifade beni gerçekten çok etkiledi: “Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti.” Gerçekten başımıza gelen hemen her musibette yeryüzü bütün genişliğine rağmen bize dar gelmiyor mu? Hissettiğimiz sıkışıklık duygusu bu kadar güzel somutlaştırılabilirdi. Bu sıkışıklık halinde bize yardım edenin de öyle biri olması gerekiyor ki hükmü yeryüzünden önce (çünkü o zaten bize dar gelmekte) kalplerimize geçsin. Ve bir sonraki ayet: 

ثُمَّ اَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلٰى رَسُولِه۪ وَعَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَاَنْزَلَ جُنُوداً لَمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ

“Sonra Allah, Resûl'ü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır.”

Sekîne kelimesini, başka Kur’an âyetleri ışığında, yüce Allah’ın, peygamberine (sav) ve müminlere lutfettiği ve onların yaşadıkları sarsıntıyı unutturacak bir hâlet-i rûhiye ve özgüven duygusu şeklinde anlamak mümkün. Bazı müfessirlerse bu kelimeyi gönül huzuru sağlayan ilâhî “rahmet” ve “zafer” şeklinde açıklamışlar (Bkz. Kuran Yolu Tefsiri). Allah’ın izniyle müminler kurtuldu, peki kafirler için hiç umut yok mu? Sonraki ayet (tıpkı sure boyunca yaklaşık 20 ayette daha olduğu gibi) canını teslim edene kadar herkes için umut olduğunu söylüyor bizlere: 

ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

“Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tevbesini kabul eder. Zira Allah Gafur ve Rahim’dir.”

Selametle, 

Yorumlar

  1. * Hakikaten Huneyn'de, iyice öğrenip anlamayı gerektiren dersler var

    * "bütün genişliğine rağmen yerüzü dar gelmişti" ifadesi aynı surede bir daha geçiyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://maeyler.github.io/Kuran/frames.html#b=DAqt

      Sil
    2. Gerçekten Huneyn'de de Tebük'te de alınacak çok ibretler var. Ayetin ikinci kez geçtiği yer daha da ilginç. Bu ayet zengin ve sağlıklı olduğu halde Tebük Seferi'ne çıkmayanlar için iniyor. Allahu Teâlâ savaştan (Tebük Seferi) geri kalanları üç guruba ayırıyor:

      1- Münafıklığı kendilerine huy edinenler.

      “Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.” [Tevbe, 101]

      2- Günahlarını itiraf ettikten sonra tevbe edip üzüntülerini açıklayan ve bu uğurda mallarını feda edenler.

      “Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. (Tevbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”

      “Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.” [Tevbe, 102-103]

      3- Ne itiraf, ne de tevbe edenler.

      “Sefere katılmayanlardan) diğer bir gurup da Allah'ın emrine bırakılmışlardır. O, bunlara ya azap eder veya tevbelerini kabul eder. Allah çok bilendir, hikmet sahibidir.” [Tevbe, 106]

      İşte bahsi geçen 118. ayet bu üç grup hakkında hakkında nâzil oluyor:

      “Ve (seferden) geri bırakılan üç kişinin de (tevbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah'tan (O'nun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah Tevvab (tevbeyi çok kabul eden) ve Rahim’dir (pek esirgeyen).” [Tevbe, 118]

      Elhamdulillah, her üç grubun da affedilmesi ne büyük nimet!

      Sil

Yorum Gönder