14 Ramazan 1441

Fotoğraf: Rabia Uzunköprü

Es selamu aleykum, 

Bugün sizinle beni çok sarsan bir ayet paylaşmak istiyorum: 

14 Ramazan 1441

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ 
كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ 

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” 

[Saff, 2-3] 

Rivayete göre müslümanlar: Amellerin Allah yanında en sevgilisinin hangisi olduğunu bilseydik o uğurda mallarımızı ve canlarımızı feda ederdik, demişler, bunun üzerine “Şüphesiz ki Allah, kendi yolunda çarpışanları sever” meâlindeki âyet nâzil olmuş. Fakat Uhud savaşında, bazılarının geri dönmesi, âyetteki kınamayı netice vermiş. Başka alimler, bu ayetin iman etmiş gibi görünüp yalan söyleyen münafıklar için indiğini de söylüyor. Yine de ayetin hitabı gayet genel, hükmüyse çok açık: “Ey iman edenler... Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” Bu ayet kasten yalan söylemek şöyle dursun tutamayacağımız sözler vermek konusunda da bizi şiddetli ikaz ediyor. Ayeti okuduğumdan beri verdiğim sözleri yerine getirmekte tereddüt ettiğimde ya da üşengeçliğe düştüğümde aklıma hemen burası gelmeye başladı. Allah bu hissi uzun soluklu, Kuran’dan aldığımız ibreti de ziyade etsin. 

اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللّٰهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّۙ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْاَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْۜ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

“İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”

[Hadîd, 16] 

İnşallah kalplerimizin ürpermesi nefislerimizi hakkıyla terbiye edebilmemizin vesilesi olur. Yine de tüm hata ve günahlarımıza rağmen biliyoruz ki Rabbim rahmeti ve mağfireti sonsuz olandır. 

مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

[En’am, 160] 

Selametle, 

Yorumlar

  1. Ayetlerin nüzul sebebi bazan onların hayata uygulanmasına engel oluyor. "Ayet falanca olay için inmiş, çok ilginç, ya vah vah, hayret" diyerek hiç üstüne almama riski var. Mesela yukarıdaki Saff:2-3 ayetleri herkesi yakından ilgilendirdiği halde, "Münafıklar hakkında inmiş" sözü ayetin etkisini fena halde azaltıyor. Bu ve benzeri ayetlerin ilk muhatabı, imanı bizden kat kat kuvvetli olan sahabe idi.

    Münafıklar hakkında inmiş olamaz, çünkü hitap müslümanlara değil, iman etmiş olanlara... Münafıklar ise, iman etmedikleri halde müslüman sayılıyor. Demek ki herkes imanı derecesinde ayetten payını alacak.

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle katılıyorum. Zaten ayetin "Ey iman edenler!" şeklinde başlaması iman ettiğini söyleyen / düşünen herkese hitap ettiğinin bir delili. Tefsirde o şekilde geçtiği için bu bilgileri de paylaşmak istedim ama bu ayetin hangi olay üzerine indirildiğinin bilgisi aynı zamanda bize indirildiği gerçeğini unutturmamalı. Aksi halde, bu blogun da açılmasının sebebi olan Bakara Suresinin 2. ayetini unutmuş oluruz: "O kitap (Kur'an) ki onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (Allah'a karşı gelmekten sakınanlar) için bir yol göstericidir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder