25 Ramazan 1441

Fotoğraf: Derya Uzunköprü

25 Ramazan 1441

وَالْعَصْرِۙ

“Asra yemin olsun ki.”

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ
“İnsan gerçekten hüsrandadır (ziyan içindedir).” 


اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

“Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” 

[Asr, 1-3]

Asra yemin olsun ki. Asra yani zamana, insanın bu hayattaki en kıymetli sermayesine, ne yapılırsa yapılsın elde tutulamayana, geri döndürülemeyene. Ve Asr-ı Saadet’e ve ikindi vaktine... bütün bunları düşününce bu gerçekten büyük bir yemin. Ve bu büyük yeminden sonra gelen cümle gerçekten dehşet verici: insan hüsrandadır. Zarara uğramıştır, elindeki kaybetmiştir, düş kırıklığı içerisindedir. Neyi kaybetmiştir peki, ne için hüsrandadır? O bir oyun ve oyalanmadan ibaret olan dünya hayatını bitirip, asıl varılacak yer olan ahirete varmıştır ama asıl yurduna dair hiçbir hazırlık yapmamıştır. Artık geri dönemez çünkü zaman geçmiştir. Ve insan hüsrandadır. Sonra tam burada içimizi ümitle dolduracak ayetler başlıyor: 

Ancak şu kişiler hariç, öyle bir grup var ki bunlar hüsrana düşmüyor, onlar kitaplarını sağdan alıp ebedi ahiret yurdunu kazanıyorlar. Kimler bunlar? 

1. İman edenler 
2. Salih amel işleyenler 
3. Hakkı tavsiye edenler 
4. Sabrı tavsiye edenler. 

Gerçekten de şu kısa birkaç cümle tüm dünya hayatının özeti gibi değil mi? Hatta İmam-ı Şafii bu sure hakkında şöyle demiş: "Şayet Kur’an’da başka bir şey nâzil olmasaydı, şu pek kısa sûre bile insanlara yeterdi. Bu sûre Kur’an’ın bütün ilimlerini kucaklıyor.”

Sahabeler de birbirlerinden ayrılırken Asr suresini okurlarmış. Nasıl güzel bir arkadaşlık! Her buluşmada birbirlerine şunu hatırlatıyorlar: Zaman akıp gidiyor, dünya hayatı geçici ve aldatıcıdır, asıl yurdumuza hazırlık yapmadan gidersek hüsrana düşmüş oluruz. Ve hüsrana düşmemek için iman edip salih amel işlemeli, birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmeliyiz. Asr suresini okumak da hakkı ve sabrı tavsiye etmenin bir parçası değil mi zaten? 

Bugün bir de kısa Mehmet Akif Ersoy’un bu sure için yazdığı kısa bir şiiri paylaşmak istiyorum. 

Hâlikin nâ-mütenâhî adı var en başı Hak
 Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak 
 Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken 
 Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden?
 Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh 
 Başta îmân-ı hakîkî geliyor sonra salâh
 Sonra hak sonra sebât: İşte kuzum insanlık
 Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık

 [Safahât, İstanbul 1944, s. 419]

Selamlar, 

Yorumlar