17 Ramazan 1441
![]() |
| Fotoğraf: Derya Uzunköprü |
Es selamu aleykum,
Dün Hz. Nuh özelinde musibetle karşılaşan müminlerden bahsetmiştik. O, en aciz kaldığı anda Rabb’ine şöyle demişti: “Ben yenik düştüm, bana yardım et.” Bugün de bu niyazdan sonrasına dair ayetler okuyacağız. Yani bir mümin acizlik taşını rahmet denizine bırakırsa sonrasında bu taş nasıl bir yolculuk yapar, nerelere varır?
Bu konuda ilk ayetimiz taşı denize bırakabilmenin nasıl bir öneme sahip olduğuyla alakalı.
17 Ramazan 1441
قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاما
“(Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!”
[Furkan, 77]
Çok ilginç değil mi? Rabbimiz bize kulluk ve yalvarmamızdan ötürü değer veriyor. Yani acizliğimizin farkına vardığımız; güçsüzlüğümüz karşısında asıl güçlü (Kaviyy) olanın kim olduğunu hatırladığımız; zayıf, yaralı ve eksik bir halde O’na dönüp yalvardığımız zaman ancak bir kıymetimiz oluyor. Günümüzün güçlü, kusursuz ve bunlardan ötürü “değerli” algısından ne kadar farklı...
Kerim kitabımız acizliğini fark edip Rabbine yönelişin hikayeleri ile dolu. İlk örneği Hz. Adem’de görüyoruz:
فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
“Derken Âdem Rabb'inden birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, Tevvab (tevbeyi çok kabul eden) , ve Rahim’dir (merhameti bol olandır).”
[Bakara, 37]
Ve sonra Hz. Davud’da:
وَظَنَّ دَاوُ۫دُ اَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَاَنَابَ...
“...Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.”
[Sâd, 24]
Ve Hz. Süleyman’da:
وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمٰنَ وَاَلْقَيْنَا عَلٰى كُرْسِيِّه۪ جَسَدًا ثُمَّ اَنَابَ
“Andolsun biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, tevbe edip yine eski haline döndü.”
[Sâd, 34]
Tahtın üzerine bir ceset bırakılması Diyanet Vakfı’nın mealinde Hz. Süleyman’ın şiddetli bir hastalıkla imtihan edilmesi ve bu hastalığın neticesinde cansız ceset denilecek kadar zayıflaması olarak açıklanıyor. Her 3 peygamberde de ortak olan bir şey var farkında mısınız? Bir imtihanla karşılaştıklarında tevbe edip Allah’a yönelmeleri. Allah’a yönelmek öylesine kıymetli ki Kur’an-ı Kerim iyi bir kulun tanımını dahi onun üzerinden yapıyor:
“...Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.” [Sâd, 30]
“...Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.” [Sâd, 30]
Şimdi gelelim bugünün asıl konusuna. Tevbe edip Allah’a yönelenlerin durumu ne olur? İlk paylaşmak istediğim ayetler Talak suresinden:
وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ...
وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
“... Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”
[Talak, 2-3]
Kim Allah’tan korkarsa:
- Allah, ona bir çıkış yolu ihsan eder.
- Ona beklemediği yerden rızık verir.
Kim Allah’a tevekkül edip güvenirse:
- O, ona yeter.
Peygamber kıssalarında da gördüğümüz hep bu değil mi? Hangisi Allah’tan korkup O’na yönelmişse Allah onları korkularından emin kılmış, bir çıkış yolu ihsan etmiş ve sonra onları ummadıkları yerden rızıklandırmış. İnşallah yarın buradan devam edeceğiz.
Selametle,

tevvâb kelimesi (iki ayet dışında) rahîm ile birlikte geçiyor
YanıtlaSilhttps://maeyler.github.io/Kuran/frames.html#b=twAb
Kul tevbe etsin ki Rabbi ona rahmet ile dönsün...
Zaten Rahîm olmasa Tevvâb da olmazdı, Vehhâb da olmazdı. Diğer iki ayetteyse Tevvâb ismi şu şekillerde geçiyor: mutetahhirîni (temizlenenleri) sever ve Hakîm'dir.
SilŞimdi bakınca on iki ayetlik bu liste benim gözümde ayrı bir anlam kazandı, burada geçen dört ayrı ayetin ya birebir kendisini ya da bahsettiği konuyu son bir hafta içinde özel olarak düşünmüştüm, birinin direkt tefsirini dinlemiştim :)