12 Ramazan 1441

Fotoğraf: Ebrar Sena Çekiç

Es selamu aleykum, 

Bugünkü ayetleri yine bir tema üzerine seçmek istedim, bu sayede sadece okuduğum birkaç sayfayla sınırlı kalmak yerine araştırma yapıp farklı surelerden çeşitli ayetler okuma imkanı bulabiliyorum. İnşallah diğer yöntemi de bütün bütün terk etmemekle beraber arada bu şekilde devam edeceğim. Bugün paylaşmak istediğim ayetlerin ortak kelimesiyse tüm insanların, hakkında bir fikir sahibi olduğu ama gerçek mahiyetini ancak Allah’ın bilebileceği bir şey: Kalp. İlk başta biraz kalbin tanımından bahsetmek istiyorum. Kalp değişmek çevrilmek anlamındaki kalebe kökünün isim hali, yani kalp en temelde değişen, dönüşen, başkalaşan demek. Çok ilginç değil mi? Halbuki biz çoğu zaman onun epey sabit ve bir o kadar da güvenilir olduğunu düşünüyoruz. Peygamber Efendimiz’in (sav) şu meşhur duası da kaynağını buradan alıyor olsa gerek: 

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْب۪ي عَلَى د۪ينِكَ

“Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl.” Çünkü kalp halden hale çevrilir, yalnızca iyi ve kötü duygular değil içindeki iman da zaman içinde değişebilir. İşte O’nun için Allah Resulü (sav) dahi kalbinin Allah’ın dini üzerine sabit kalması için dua ediyor. Her şey gibi kalbin bu halinin de iki vechesi var: hem bugün imanlı olanın yarınki durumunun ne olacağına dair bir tehlike barındırıyor hem de hayatta olan her insan için ümitin var olduğunu gösteriyor. Madem ki kalp dönüşen demek, o zaman Allah herkesin kalbini imana çevirebilir, tıpkı Resulullah’ı öldürmeye giden Hz. Ömer’in kalbinin çevrildiği gibi.

Peki Allah kimin kalbini çevirmez? İlk ayetler bu soruya cevap veriyor: 

12 Ramazan 1441 


ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِه۪ رُسُلًا اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا بِمَا كَذَّبُوا بِه۪ مِنْ قَبْلُۜ كَذٰلِكَ نَطْبَعُ عَلٰى قُلُوبِ الْمُعْتَد۪ينَ

“Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizelerle geldiler. Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.” 

[Yunus, 74] 


مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

“Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâra saparsa -kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında kalanın durumu müstesna olmak üzere- kim kalbini inkâra açarsa işte Allah’ın gazabı bunlaradır; bunlar için çok büyük bir azap vardır.” 

ذَلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ

“Bu, onların dünya hayatını âhirete tercih etmelerindendir. Allah kâfirler topluluğuna hidayet vermez.”

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ

“Bunlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir; gaflette olanlar da işte bunlardır.”

[Nahl, 106-108] 

اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِه۪ وَقَلْبِه۪ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِه۪ غِشَاوَةًۜ فَمَنْ يَهْد۪يهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ

(Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz?

[Casiye, 23] 


Öte yandan Allah-u Teala kalplerine hidayet verdiği kimseler için ferahlık ve kurtuluş vaad ediyor. 

هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ ف۪ي قُلُوبِ الْمُؤْمِن۪ينَ لِيَزْدَادُٓوا ا۪يمَانًا مَعَ ا۪يمَانِهِمْۜ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۙ

“İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine sekine (huzur ve güven duygusu) indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.” 

[Fetih, 4] 

اِذْ يُغَشّ۪يكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه۪ وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَۜ

“Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.”

[Enfal, 11] 

اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ

"Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)."

[Şu’arâ, 89] 

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ ف۪ٓي اَيْد۪يكُمْ مِنَ الْاَسْرٰٓىۙ اِنْ يَعْلَمِ اللّٰهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ خَيْراً يُؤْتِكُمْ خَيْراً مِمَّٓا اُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 

“Ey peygamber! Elinizdeki esirlere şöyle de: ‘Eğer Allah sizin kalplerinizde bir düzelme görürse sizden alınandan daha iyisini size verir ve sizi bağışlar.’ Allah Ğafur ve Rahimdir.”

[Enfal, 70] 

قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۚ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَۜ لَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ اَجْمَع۪ينَ

“Firavun dedi ki: ‘Benin size izin vermemi beklemeden ona iman ediyorsunuz, öyle mi? Anlaşılan o, size sihri öğreten üstadınızmış! Ama şimdi göreceksiniz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!’ “ 

[Şu’arâ, 49] 

قَالُوا لَا ضَيْرَۘ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ 

" ‘Zararı yok’ dediler, ‘Nasıl olsa biz Rabbimize dönüyoruz.’ “ 

[Şu’arâ, 50] 

(Rabbimize dönüyoruz: İla Rabbina münqalibun = Rabbimize kalp ediyoruz)

Gerçekten böyle demişler. Yani dünyanın en ağır işkencelerinden biriyle tehdit edilmişler ve dedikleri şey bu: “Zararı yok, nasılsa Rabbimize dönüyoruz.” Subhanallah! 

İnşallah yarın kalp ile alakalı ayetlerden devam edeceğiz. 

Selametle, 



Yorumlar

  1. Şu link bu olayı anlatan iki ayete ve yolculuk duasına çıkıyor:
    https://maeyler.github.io/Kuran/frames.html#b=mnqlbwn

    Meğer ne büyük bir sözmüş bunu diyebilmek:
    innâ ilâ ilâ rabbinâ munqalibûn
    veinnâ ilâ ilâ rabbinâ lemunqalibûn

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de öyleymiş, aynı zamanda her 3 ayet de çok az farkla birbirine epey benziyor. Bu da dikkat edilmesi gereken bir nokta sanırım.

      Sil

Yorum Gönder